Practice English Speaking&Listening with: Cengiz Han Kimdir? (13 Dakikada Tüm Hikayesi)

Normal
(0)
Difficulty: 0

Çinlilere göre barbar bir baş belası, Avrupalılara göreyse yıkımdan başka bir

şey getirmeyen şeytani bir hizmetkar.

Birlikte anıldığı ve sorumlu tutulduğu olayların getirdiği kötü şöhrete rağmen

tarihteki en sıradışı ve en yetenekli komutanlardan biri olarak görülüyor, bahsettiğimiz

kişi tabi ki de Cengiz Han

13.

yüzyılın başında orta asyadaki tüm göçebe kavimleri birleştirip tek bir çatı altında

toplamış ve imparatorluğunun sınırları pasifikten Hazar denizine ordan da karadenizin

kuzeyine kadar ulaşmıştır.

Peki hangi taraf haklı); onun acımasız bir barbar olduğunu söyleyenler mi, yoksa

tarihin görüp görebileceği en büyük liderlerden biri olduğunu söyleyenler mi?

Cengiz Han veya doğduktan sonra verilen sert, dayanıklı ve demir gibi anlamlarına karşılık

gelen adıyla Timuçin, milattan sonra 1162 yılında günümüzde RusyaMoğolistan

sınırında bulunan Onon Nehri yakınlarında doğdu.

Börçigin kabilesinin bir üyesi olarak dünyaya gelen Timuçin, Moğolları on yıllar önce

Çin karşısında birleştirmeyi başarmış efsanevi Moğol hükümdarı Khabul Kaan’ın

soyunda geliyordu, bu Timuçinin sahip olduğu ayırt edici özelliklerden yalnızca

biriydi

Nitekim söylentilere göre doğduğunda sağ avucunun içinde, gücün ve çok kan dökeceğinin

bir işareti olaark aşık kemiği şeklinde bir kan pıhtısı bulunuyordu; Moğol inancına

göre bu ileride harika bir lider olacağının açık bir göstergesiydi ancak bu aynı zamanda

önünde aşması gereken zor sınavların da olacağı anlamına geliyordu.

Henüz 9 yaşındayken ailesi ve kabilesinin önde gelenleriyle çıktığı bir gezi dönüşünde,

babası rakip bir kabilenin, geçmişte yaşanan sorunları unutma ve uzlaşma sağlamak isteyen

üyelerinin yemek davetiyle karşılaşır ancak yemek sırasında Timuçinin babası

Yesügey Bahadır’ın zehirlenerek öldürülmesiyle bu uzlaşma yemeğinin bir tuzak olduğu anlaşılır.

Timuçin, babasının ölüm haberini aldığında hızlı bir şekilde evine döner ve klanından

babasının ölümüyle ona kalan liderliği talep eder ancak kabilenin geri kalanı 9

yaşındaki bir çocuğun emri altına girmeyi reddettiğinde Cengiz Han’ın hayatındaki

zor dönemler başlar.

Kendi topraklarında sığınmacı konumuna gerileyen Timuçin, ailesiyle birlikte yakınlardaki

bir dağın eteklerine yerleşir, 13 yaşındayken yiyecek bulmakta oldukça zorlanılan bir

dönemde kardeşiyle, beraber çıktıkları bir avdan kalan ganimetleri paylaşırken

ciddi bir tartışma yaşanır ve onu öldürmek zorunda kalır

Bu olay, Cengiz Hana hayatı boyunca hiçbir zaman unutmayacağı ve birçok kez başvuracağı

zor bir gerçeği öğretmiştir:‘’Güç yalnızca kan dökülerek kazanılır.’’

Timuçin bu olaydan kısa bir süre sonra, eskiden ailesinin müttefiği olan Taichiutlar

adındaki bir kabile tarafından kaçırılır ve kısa bir süreliğine şehir şehir gezdirilerek

sergilenir.

Boyun eğmediği için kötü muamele görüp zor günler geçirdiği bu dönemdeyse çabası

ve ailesine hala sempati ve sadakat besleyen bir yerlinin yardımıyla esaretten kurtulmayı

başarır, bu kurtuluş Cengiz Han’ın sahip olduğu ünü daha da artırır.

16 yaşına geldiğinde ailesi tarafından önceden kararlaştırıldığı üzere Börte

adındaki genç bir kızla evlenir, bu ona Börtenin kabilesiyle ittifak olma şansı

tanır ancak çok geçmeden işler yine beklenmedik bir şekilde kötüye sarar ve düğünden

kısa bir süre sonra Börte, başka bir rakip kabile Merkitler tarafından kaçırılır.

Buna karşılık Cengiz ise yakın arkadaşı Jamukha ve eskiden babasının dostu olan

Tuğrul Han ile birleşip Börtenin bulunduğu kampa saldırı düzenler, başarılı geçen

ilk gece baskınındaysa amacına ulaşır ve Börteyi kurtarır

Bu olayın üzerinden 9 ay geçtikten sonra Börte bir doğum yapar ve anlamı misafir

olan Jouchi adında bir bebek dünyaya gelir.

Çocuğun gerçek babasının kim olduğuna dair ciddi şüpheler olsa da Cengiz Han Jouchiyi

kendi oğlu olarak kabul eder ve kimse alınan bu kararı sorgulamaya cesaret edemez.

Cengiz Han’ın sonraki yıllarda daha birçok eşi ve çocuğu olacaksa da yalnızca Börteyle

birlikte sahip olduğu dört erkek çocuğunu ailesine ve mirasına kabul etmiştir.

Börtenin kurtarılmasından sonra Cengiz Han kardeşlerinden ve güvendiği kişilerden

oluşan bir birlik kurmaya başlar, bu kendi aralarında kavga etmekten başka bir şey

yapmayan göçebe Moğol kabilelerini birleştirerek büyük bir imparatorluk kurma hayalini gerçekleştirme

adına attığı ilk adım olur.

Sonraki yıllarda Cengiz, sahip olduğu küçük birliği alarak bozkırdaki tüm kavimleri

birer birer kendi emri altında toplamaya başladı, aslında amacına ulaşma adına

izlediği yol oldukça basitti; var olan tüm bölünmüşlükleri ortadan kaldır bunun

için katliam yapman gerekse bile

Uzun uğraşlar sonucunda Moğollar’ın çoğunluğu Çinin karşısında tek bir

çatı altında toplanmış ve Cengizin küçük birliği 20.000 kişilik güçlü

ve elit bir savaşçı grubuna dönüşmüştü.

Bu elit ordunun yönü uzun yıllar önce babasını öldüren Tatarlara çevirdiğindeyse,

ilk gerçek sınavıyla da karşılaşmış oldu; savaş bitip toz bulutu ortadan kalktığında

açığa çıkan şey Cengiz Han ve ordusunun mutlak zaferiydi

Parlak taktiksel zekanın acımasızlık dolu vahşi bir güçle birleştirilmesi, genç

Cengizin olağanüstü bir savaş alanı lideri olduğunu kanıtlıyordu.

Birkaç yıl içinde sahip olduğu ordu ve topraklar Naymanlar,Merkitler ve Taichiutlar

gibi küçük grupların da yenilgiye uğratılmasıyla daha da büyüdü ve orta asya bozkırlarında

hüküm süren önemli bir güç haline geldi.

Taktiksel düşünce açısından savaş alanında oldukça başarılı bir komutan olan Cengiz

Han, bu özelliğinin yanında savaşların yalnızca fiziksel bir mücadeleden ibaret

olmadığını, zafer kazanmak için askeri istihbaratın da oldukça önemli olduğunun

farkındaydı, tam da bu yüzden kendine bağlı olarak çalışan oldukça geniş bir casus

ağına sahipti.

Bu kişiler, karşı karşıya gelinecek düşmanların güçlü ve zayıf yönlerine dair bilgi sızdırmakla

birlikte bazen bir suikastçi gibi davranarak karşı tarafın askeri ve politik açıdan

kilit isimlerini de saf dışı bırakıyorlardı bununla birlikte Cengiz Han’ın liderlik

ettiği ordu, ele geçirilen yerlerdeki yeni teknolojilere de oldukça hızlı uyum sağlıyor

bu da ordunun daima güncel ve hareketli kalması avantajını beraberinde getiriyordu.

Sıradan bir Moğol askeri; ok, yay, kılıç, tahta veya sertleştirilmiş deriden bir kalkan

ve bir de kement taşırdı bunun yanında çeşitli vücut zırhlarına ve gerektiğinde

düşmanlarını atlarından düşürebilmek için ucunda kanca bulunan bir de mızrağa

sahiplerdi

Öte yandan farklı durumlara uygun çeşitli saldırı ve savunma organizasyonlarıyla

güçlendirilen orduda şamanların da bulunması, askeri liderliğin yanında Cengiz Han’ın

geleneklere uygun olarak ruhani bir kimliğe de sahip olup orduyu psikolojik yönden de

güçlü kılmak istediğinin kanıtıydı.

Moğolların tek bir çatı altında toplanmasından sonra Çine düzenlenecek sefer öncesinde

Cengiz Han’ın isteğiyle büyük bir kurultay toplandı ve kendisine ‘’Kainatın Hakimi

anlamına gelenCengiz Kağan’ ünvanı verildi.

Kağan yeni zaferler elde etme amacıyla sahip olduğu kuvvetleri 1207 yılında Xi Xia,

Batı Xia ya da Tangut Krallığı adlarıyla bilinen bölgeye çevirdi, bu dönemde Çin

sahasında varlık gösteren 3 devlet bulunmaktaydı ve bunlar; Batı Xia, Kuzeydeki Çin Hanedanı

ve güneydeki Sung hanedanıydı.

Batı Xiaya yapılan ilk saldırıdan 2 yıl sonra krallık koşulsuz bir şekilde

teslim olmayı kabul etti ve Cengiz Han yönünü, yıllar önce atalarına karşı işledikleri

suçlardan dolayı asıl hedefi olan kuzeydeki Çin hanedanına çevirdi.

1211 yılında başlayan sefer; karşılıklı meydan okumalar, isyanlar, politik kargaşalar,

ihanetler, kuşatmalar ve daha birçok ilgi çekici noktaya sahip olay sonucunda 1217

yılında Çinin büyük çoğunluğunun Moğollar tarafından ele geçirilmesiyle

sonuçlandı, rivayetlere göre savaş o kadar şiddetli geçti ki, Harzemşahlar tarafından

gönderilen bir elçi, bölgeye yaklaştığında uzak mesafelerden bile fark edilebilen karla

kaplı bir tepe görür, yerli halktan birine bu tepenin ne olduğunu sorduğundaysa, bunun

Cengizin askerleri tarafından öldürülen Çinlilerin kemikleri olduğu cevabını alır

nitekim savaş yıllarında çoğunluğu Çin tarafından olmak üzere yüzbinlerce kişinin

hayatını kaybettiği biliniyor.

Çinde kontrolün büyük ölçüde sağlanmasının ardından Cengiz Han bölgeye yerel yöneticiler

atayarak başkent Karakuruma doğru yola çıkar

Bu süreçte gittikçe daha da güçlenen büyük Moğol İmparatorluğu, günümüzde

İran ve Afganistan topraklarında karşılık gelen bölgede kurulmuş Türk bir devlet

olan Harzemşahlarla diplomatik ilişkiler de kurdu ancak Otrar şehrinin valisi tarafından,

450 kişilik bir Moğol ticaret kervanında bulunan tüccarlara casusluk yaptıkları

gerekçesiyle gerçekleştirilen saldırı, tüm kervanın öldürülmesi ve mallara el

konulmasıyla sonuçlandığında iki ülke arasında soğuk rüzgarlar esmeye başlar

Bu durum karşısında öfkeden deliye dönen Cengiz Han, bu küçük düşürücü hadiseye

rağmen ilk çare olarak savaş yerine diplomasiyi seçti ve Harzemşah sultanına, Otrar Valisi

Inalcık’ın sebep olduğu ölümlere karşılık olarak cezalandırılmasını talep eden bir

elçi heyeti gönderdi ancak sultanın bu talebe cevabı elçilerin başlarını geri

göndermek oldu.

Çok geçmeden bu hareketin büyük bir hata olduğu kanıtlanacaktı.

1219 yılında Cengiz Han bizzat yönettiği 200.000 kişilik bir orduyla Harzemşah devletinin

sınırlarına ulaştı ve ülkedeki büyük şehirleri birer birer saf dışı bırakmaya

başladı, 2 yıl sonra yani 1221 yılında Sultan ve ailesinin büyük çoğunluğu ya

yakalanıp ölümle cezalandırıldı ya da sürgün edildi böylece Harzemşahlar tarihe

karışmış oldu.

Harzemşahların yenilgiye uğratılmasından sonra Cengiz Han’ın damadı Nişabur kuşatması

sırasında hayatını kaybettiğinde, Han’ın Börteden olan en küçük oğlu Tuluy

tarafından, kız kardeşinin isteği üzerine, insanlık tarihinin gördüğü en büyük

katliamlardan biri gerçekleştirildi; yaşlı, genç, kadın, çocuk hatta hayvanlar bile

bu katliamda hedef alınanlar arasındaydı öyle ki olaydan sonra şehirde yaşayanların

onda birinin bile hayatta kalmadığı söylenir, olay sırasında Cengiz Han’ınsa şehirde

olmadığı tahmin ediliyor.

Acımasız bir savaş komutanı olarak bilinmesine rağmen Cengiz Han, fetihler kadar barışa

ve refaha da önem veren yetenekli bir devlet adamıydı, emri altındaki bölgelerinCengiz

Han Yasaları’ denilen; sosyal, politik ve daha birçok farklı alanda çeşitli düzenlemeler

içeren kurallara göre yönetilmesini sağlamıştı.

Ünlü Cengiz Han Yasaları’yla; kalıcı barışa engel olan kan davaları, işkence,hırsızlıkn,

yalancı şahitlik, çevreye zarar verebilecek her türlü eylem ve sebebi ne olursa olsun

haksız kazanç sağlama veya iltimas kesinlikle yasaklanmış; yetkinlik, verimlilik ve liyakat

gözetilmiştir.

Ayrıca ele geçirilen bölgelerdeki; zanatkarlara, doktorlara ve inanç ya da millet ayrımı

yapılmaksızın tüm din adamlarına kısaca belirli seviyede bilgi ve becerisi olan eğitimli

herkese saygı gösterilmiştir.

Tüm bunların temel amacı farklı uluslardan insanların İmparatorluk çatısı altında

barış ve uyum içinde yaşayabilmesini sağlamaktı.

Harzemşahlarla yapılan savaştan önce Cengiz Han kendine bağlı olan Batı Xia ya da diğer

adıyla Tangut krallığından destek istemiş ancak alaylı bir şekilde red cevabı almıştı,

kendisine yapılan bu davranışı unutmayan Kağan 1225 yılında yönünü tekrar doğuya

çevirerek Tangut krallığı üzerine sefere çıktı ancak devamında bir av sırasında

attan düşerek ciddi şekilde yaralandı, Tangutların korktuğun yönünde bir düşünceye

kapılmalarını istemediği için de ‘Ölmem gerekse bile seferi ertelemeyin!’ emir verdi

ve ilerleme devam etti, Moğollar krallığa bağlı bölgeleri öyle ağır yakıp yıkıyorlardı

ki; Tangutlar, kısa süre içinde barış istemek zorunda kaldı.

Cengiz Han’ın ölmeden önceki son isteği ’ Ölümümü kimsenin öğrenmesine izin

vermeyin, hiçbir zaman ağlamayın ve yas tutmayın böylece düşmanlarımızın hiçbir

şeyden haberi olmaz.

Tangut halkının ve yöneticilerinin tamamını kararlaştırılan zamanda şehri terk ettiklerinde

yok edin’’ şeklindeydi nitekim Kağan’ın bu son isteği yerine getirildi ve bu yüzdendir

ki o yıllardan sonra tarihi kayıtlarda Tangutlarla ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır.

Ağustos 1227de Cengiz Han büyük bir ihtimalle iç kanamadan hayatını kaybettiğinde

65 yaşındaydı, cenazesi mooğl geleneğine uygun olarak sade ve gösterişsiz bir şekilde

yapıldı.

Mezarı büyük bir anıtla işaretlenmek yerine hiçbir zaman bulunamaması ve rahatsız

edilmemesi için gizli bir yere yerleştirildi, nerede olduğu günümüzde bile hala sırrını

koruyor.

Cengiz Han’ın ve Moğollar’ın yaşamı hakkında önemli bilgiler veren 1240 tarihli

Moğolların Gizli Tarihi adlı eserdeyse bu konuyla ilgili hiçbir kayıt bulunmamakta

ancak genel görüş; mezarın, suyunun yönü değiştirilerek Onon Nehrinin altına

gömüldüğü yönünde

Cengiz Han’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu Ögeday yönetiminde imparatorluğun

gücü ve sınırları zirve noktasına ulaştı, Ögeday’ın ölümünden sonraysa imparatorluğun

önde gelenlerinin Moğolistana dönmesiyle Büyük Moğol İmparatorluğu kısa ömürlü

bir hüküm sürdü.

Artık tüm hikayeyi biliyorsunuz, yani Cengiz Han’ın baş belası bir barbar mı yoksa

eşine az rastlanan yetenekli bir lider mi olduğu konusunda kendi kararınızı verebilirsiniz,

başka bir videoda ve tabi ki başka bir hikayede görüşmek üzere

… …

… …

… …

… …

… …

--- Son ---

The Description of Cengiz Han Kimdir? (13 Dakikada Tüm Hikayesi)